erdal-yalcin-dunyabizim

Engelleri aşan bir gönül insanı: Erdal Yalçın

Erdal Yalçın, hayat sahifesine altın yaldızlarla hüsn-i misalini nakşeden biri. Bedensel engeli var. Ama Erdal’ın yüreği nasıl uçsuz bucaksız bir ülke… Yürek ülkesinin kelimelerini sunuyor bizlere. Özge Sena Bigeç yazdı.

Erdal’ı nasıl anabilir, nasıl anlatabilirim diye düşündüm. Bu gerçekten kolay olmayan bir şeydi. Zira Erdal Yalçın, hayat sahifesine altın yaldızlarla hüsn-i misalini nakşeden biri. Bedensel engeli var. Ellerini ve ayaklarını kullanamıyor. Ama Erdal’ın yüreği nasıl uçsuz bucaksız bir ülke… Yürek ülkesinin kelimelerini sunuyor bizlere. “Bırakın Beynimiz Özgür Kalsın” diyor yayınladığı 10. kitabında. Nezaket sahibi, evvela teşekkür ediyor okuruna: “Bana destek veren öncelikle aile bireylerine teşekkür ederim. Kendileri manevi olarak o kadar büyükler ki benim gözümde bu dünyaya sığmıyorlar ama küçücük kalbime sığıyorlar. Tüm can dostlarıma, daha sonra sana çok teşekkür ediyorum.”

Her insanın yapabileceği güzel şeyler var
Yazmak, resmetmek, insanlara içindeki güzellikleri hediye etmek Erdal’ın mutluluk kaynağı. Önce küçük hikayeler ve makaleler yazarak başlar yayın hayatına. Sonra dergi yapıp fotokopiyle çoğaltmaya başlar. “Bundan sonra kendimi daima geliştirmeye çalıştım. Hep ileriye, daima ileri baktım” diyor. “Benim amacım her insanın mutlaka küçük de olsa yapabileceği bir şeyler olduğunu kanıtlamak.”

Engelinden dolayı hiç okula gidemez Erdal. Fakat hayatı kendine okul eder. Bol meyveli ağaç gibidir artık o. Hayatının bir döneminde resimler yapar, karma resim sergilerine katılır, Diyarbakır’da engellilerle ilgili dernek kurar. 2004 yılında ilk kitabını yayınlar. “İlk iki kitabımı sponsor aracılığı ile çıkardım. Üçüncü kitaptan itibaren kendi kitaplarımı satarak kitaplarımı çıkardım” diyor.

Toplumu onaran hikayeler
“Bırakın Beynimiz Özgür Kalsın” isimli kitabında yer alan “Ayna” isimli öyküsünde, yaptığı kötülüklerden dolayı aynaya bakamayan insanın kalp sesi oluyor Erdal. Onu pişmanlık denizlerinde yüzdürüyor ve insanlığa iyi olmayı, iyi kalmayı öğütlüyor. Ayeti hatırlıyoruz: “Kafir de ‘Ne olurdu’ der, ‘Ben bir toprak olaydım.’” (Nebe / 40)

“Gofret İstiyorum Anne” isimli öyküsünde bir annenin ihmalini işliyor. “Garip”te ise soğukta titreyen kediye gösterilen şefkati. Her bir hikaye hayata dair mesajlar içeriyor. Kimi zaman bir kayınvalidenin menfi manadaki iç sesini susturuyor, kimi zaman nar tanem dediği eşinin şehit olması karşısında düşmana gözyaşını dahi göstermeyen asil bir kadını yazıyor.

Ben yalnızca toprağım
Erdal her şeyden önce hayata karşı güzel duruşuyla bizlere hep bir şeyler söylüyor. “Erdal” diyorum, “sen ne güzel bir ağaçsın…” “Hayır” diyor Erdal, “Ben yalnızca toprağım…” Bir başka gün Erdal’ı “Büyük öğretmen” olarak tanıtıyorum dostlara. Gülümseyerek yine “Hayır” diyor Erdal, “Ben öğrenciyim.”

Herkesin hayatında bir Erdal olmalı. Ellerinde birbirinden güzel meyveler ve ‘aslı’nı, topraklığını unutmayan… Hatırlayan ve hatırlatan.

dunyabizim.com Özge Sena Bigeç – 31/10/2015 – 08:08| Orijinal metin için tıklayınız.

Menü
Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial